15 mart sabahı Hanbach ormanında helikopter sesiyle uyandık.
Uzun süredir polis baskısının sürdüğü Hanbach ormanında alanın tahliye edilmesine yönelik son mahkeme kararları ile birlikte ormandaki direnişe yönelik daha kapsamlı fiili operasyonlar da bu sabah itibariyle başlamış oldu.
Orman girişindeki güzergah üzerine kurulu kollektif yerleşkemizde bulunan karavan ve eco-evlerimizden apar topar çıkıp doğrudan, doğal savunma refleksiyle Hanbach Forest girişinde toplandık. Etrafımız kalkanlı robocoplarla, K9’larla ve atlı polislerle çevrilmiş durumda. Polis helikopteri Hanbach ormanı üzerinde turlayıp duruyor. Alana giriş çıkışlarımız kontrol altında. Ormana geçişimiz ise tamamen yasaklanmış durumda. Sabahın uyku sersemliği ve kuşatmanın yarattığı gerginlik var üzerimizde, ancak çok geçmeden olası her türden saldırıya karşı meşruiyetimizin, yani haklı doğal direniş hakkımızın bize verdiği cesaret ve özgüvenle kendimize geldik. Hanbach ormanını her ne biçimde ve konumda olursak olalım korumaya savunmaya çalışacağız.
Yanlız değiliz. Hanbach ormanı bütün yaşam ortaklarımızla bizimle birlikte nefes alıp veriyor şu an. Ağaçlar, kuşlar, börtü böcek, kısacası bütün endemik canlılarla aynı sabah esintisini, aynı rutin ahengi aynı ürpertiyi aynı tarifsiz ruhsal biyolojik dayanışmayı yaşıyoruz. Kolektif yereleşkede çok kalabalık değiliz (15), ama ormanda yüce gürgenlerimizin kollarına kurulu caban larımızda gece gündüz gergin bir yay gibi bekleyen pek çok yoldaşımız, ninjalarımız var. Hanbach ormanı şimdi şu anda bizden çok onların öz savunmasında. Bu bize müthiş bir moral kaynağı.
Olağan günlük işleyişimize devam ediyoruz bir yandan. Elimiz ayağımız kolektifte, gözümüz ise poliste. İki genç arkadaşımız orman girişinde set oluşturan polislerin 3 metre ilerisinde, biri el arabasının üzerine uzanmış, diğeri ise açılır kapanır sandalyeye oturmuş, Chomsky’den neşeli pasajlar okumaya başlıyorlar. Alanda (Automedia resistance) fotoğraf video çeken tek kişi olarak bu güzel yaratıcı protestoyu kaydediyorum. Sonra da alandaki her durumu, her olağan dışı kıpırtıyı… Alanı daha geniş ve daha ayrıntılı görebilmek için de sohbet kulübesinin çatısına çıkıyorum. Onbeş metre ilâ üç metre ötemizde, çevremizi kuşatan K9’lu (köpekli), kalkanlı, joplu robocopların ve atlı polislerin hareketlerini, ormanda yankılanmaya başlayan iş makinelerinin seslerini ve nihayet, belli belirsiz görüntülerini kaydediyorum.
Atlı polisleri çekerken polislerin arkasında üç bisikletli beliriyor birden. Otlak patika yolda art arda sıralı hızla yaklaşıyorlar. Polisler bir an farkedemiyorlar bu ansızın gelen dayanışmacıları. Önden gelen çarçabuk polisleri atlatmayı başarırken diğer ikisi atlı polislerin müdehalesiyle karşılaşıyor. Ancak çok uzun sürmüyor, bir süre sonra kısa bir diplomasi ile alana girişlerine izin veriliyor…
Helikopter belli aralıklarla görünüp kayboluyor. Bu arada bir kaç gazeteci alana girmeyi başarıyor.
Ormanın derinliklerinde iş makinelerinin gürültülü metalik sesleri gelmeye devam ediyor. İki arkadaşımız orman girişine dizili polislere Bukowski’den pasajlar okumayı sürdürüyor. Bir kaç arkadaşımız polislere yaklaşıp konuşmalar yapıyor. K9’ların havlamaları yankılanıyor ormanda. Zaman ilerliyor, kuşatma aynı pozisyonda devam ediyor. Atlı polisler hareketleniyor. Orman çevresinde araç güzergahlarında turluyorlar. Bir kaç arkadaşımız yerleşkemizdeki kulübelerin karavanların üzerine çıkıp bu hareketliliği izliyor. Bir grup arkadaşımız ise aşağıda komünümüzün sembol flamalarından birini polislere doğru sallayarak şarkılar söylüyor.
Bulunduğum yerden aşağı inip yakın görüntüler alıyorum. O arada kollektif mutfağa uğrayıp öğle atıştırması yapıyorum diğer arkadaşlarımla. Gerginlik, giderek dağılmaya başlıyor. Derken, vakit akşamüstünü bulduğunda, önce atlı polisler sonra da robocoplar ve K9’lu polisler alandan çekiliyorlar. Aynı anda iş makineleri de alandan uzaklaşıyor. Operasyon şimdilik son eriyor.
Bir grup arkadaş köpeklerimizle birlikte ormana doğru ilerliyor, onlara eşlik ediyorum. Orman içindeki yola, güzergahlara kurulu barikatların kaldırıldığını, yolun genişletilerek düzlendiğini kimi ağaçlara zarar verildiğini görüyorum, kaydediyorum. Orman içindeki uzun ilerleyişimiz sürüyor. Bir kaç barikatımız henüz duruyor. Ve işte ağaçlarımız, ve bizi o bildik naralarımızla karşılayan alan savunmacılarımız, ninjalarımız… Bir arakadaşımız üç caban arasına kurulu ip yolu üzerinde yürüyerek cabandan cabana geçiyor. Bir başkası tırmanma ipini aşağı salıp aşağı iniyor… Onlara ulaşılamamış olması hepimiz için, Hanbach için çok sevindirici…
Gün dönüyor, ay geliyor ormana… Ay ışıklı yolda ninjalarımızın tırmanış ekipmanlarından çıkan çıkan ritmik metalik sesler eşliğinde orman girişindeki kollektifimize, yerleşkemize geliyoruz Şehir kolektifinden Bir grup beraberlerinde akşam karavanamızı da getirmişler… Birlikte ateş etrafına diziliyoruz yemek için. Güzel neşeli sohbet eşliğinde yemekteyiz şimdi…
Yemekten sonra hava kararınca herkes birer ikişer karavanlara, kulübelere, toprak evlere çekiliyor, ben de kendi toprak evime çekiliyorum. Şimdi dışarda sadece ay ve az ilerde yanan komün ateşimiz var…
İkinci gün sabah erkenden kalkıp kaldırılan barikatlarımızı yeniden kurmak için hareket geçiyoruz. Ama önce iki barikat arasına derince bir hendek kazacağız. Kazmalar kürekler ellerimizde ise koyuluyoruz. Tam hendeği bitirmişken az ötemizdeki ara yolda polis ekibi beliriyor. Toparlanıp hızla geri çekiliyoruz. Karşılıklı söz düellosunun ardından polis uzaklaşıyor. Sonra tekrar çalışmaya dönüyoruz.
Çok sürmüyor, yeniden geliyor polisler ve henüz kurmaya başladığımız ilk barikatı dağıtmaya başlıyorlar. Karşılıklı atışmadan sonra polisler araçlarına dönüp beklemeye koyuluyorlar. Biz de arkadaki barikatımızın ardında beklemeye… Bir süre sonra iki arkadaşımız ilk barikata doğru ilerleyip polise rağmen barikatı yeniden kurmaya çalışıyor. Bütün gün ormanın pek çok noktasında saklambaç halinde, bir barikat kurma oyunuyla oyalanıyoruz. Bu psikolojik yıpratma oyununun galibi biziz şimdilik. Yarın ve daha sonra süreç kimden yana bir seyir izleyecek yaşayarak göreceğiz. Şu çok kesin ki, Hanbach Forest’i her ne durumda her ne koşulda olursak olalım savunmaya, yaşatmaya devam edeceğiz…
Şimdi Hanbach ormanını kuşatma sırası bizde. Yok etmek için değil yaşatmak için..
Ne demiştik?
DayanışmⒶ yaşatır!
Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Vous pouvez utiliser, partager les articles et les traductions de Kedistan en précisant la source et ajoutant un lien afin de respecter le travail des auteur(e)s et traductrices/teurs. Merci.
Source: